Stres ve Uykusuzluk Arasındaki İlişki

   2024 Tarihli Haber
  Ekleyen : Yazar
  Yorum Yok

Uykusuzluk, bir kişinin istediği zaman uykuya dalmasını veya gece boyunca uyumasını engelleyen bir uyku bozukluğudur. Hem stres hem de uykusuzluk önemli sorunlardır. Yaşanılan zorluklar uyku üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olabilir. Giderek daha çok çalışma her türlü stresin uyku kalitesine zarar verebileceğini ve uyku yoksunluğunun daha fazla stres ve sinirlilik yaratabileceğini ortaya çıkarmaktadır. Trafik sıkışıklığı, çalışma hayatındaki zorluklar, arkadaşlık veya ilişki çatışmaları gibi modern hayatta karşılaşılan stres faktörlerinin (stresörlerin) çoğu bir savaş ya da kaç tepkisini avcılar escort tetikleyebilir ve bu strese gevşeme olmadan uzun süre maruz kalmak daha kısa uyku süresine, uyku kalitesinin düşmesine neden olabilir.

Kronik Stres Uykuyu Nasıl Etkiler?

Stresin uzun süredir uyku sorunları ile bağlantılı olduğu bilinmektedir. Çoğu insan hayatlarının bir noktasında zor koşulların gece uyandıktan sonra uyumayı veya uykuya dalmayı zorlaştırdığını yaşamıştır. Stres, beyin ve sinir sistemi, endokrin (hormonal) sistem ve bağışıklık sisteminde çeşitli vücut reaksiyonlarına neden olur. Algılanan bir tehditle (fiziksel veya psikolojik, gerçek veya hayal edilmiş) karşılaşıldığında, vücudun hormonal stres tepkisi tetiklenir ve endokrin sistem tarafından kortizol gibi glukokortikoidlerin salınmasına yol açan fiziksel değişiklikler meydana gelir. Kortizol ve diğer stres hormonlarının salınması, gerçek ve mevcut bir tehlikeden kaçmaya veya savaşmaya izin veren bir enerji patlaması yaratır. Sağlıklı bir stres tepkisi, hızlı bir kortizol artışını ve stresli olay geçtikten sonra hızlı bir düşüşü içerir. Bu endokrin sistem yanıtı, merkezi sinir sistemindeki hipotalamik-hipofiz-adrenal (HPA) erişiminin aracılık ettiği negatif geri besleme döngüleri tarafından kontrol edilir. Bu bağlamda bilinmesi gereken şey, HPA erişiminin 24 saatlik uyku-uyanıklık döngüsünü modüle etmede de önemli bir rol oynadığıdır.

Uzun süreli stres seviyeleri düşük kaliteli uykuya, bozulmuş hafızaya, zayıf ruh hali düzenlemesine ve daha fazla strese yol açabilir. Araştırmacılar uyku ve stres arasındaki ilişkiyi farklı kültürler, yaş grupları ve stresli tipler üzerinde yapılan çok sayıda çalışmayla doğrulamıştır. Stres, uykusuzluk risklerini artırarak yetişkinlere olduğu gibi çocuklara da zarar verebilir. Sosyal yaşamları ve okullarıyla ilgili endişeler, ergenler ve gençlerde uyku sorunlarına katkıda bulunabilir.

Stres ve Aşırı Tepkisellik

Uzmanlar, beynin ve vücudun tetikte gibi çalıştığı aşırı uyarılma ya da aşırı tepkisellik durumu (hyperarousal) olarak bilinen şeye katkıda bulunan stres tepkisinin spesifik unsurlarını giderek daha fazla tanımlamaya başlamıştır. Aşırı tepkisellik uykusuzluğun altında yatan temel bir itici güç olarak görülmektedir. Uykusuzluğu olan insanlar için bu durum gün boyunca devam eder fakat uykuya dalamama veya geceleri istenmeyen bir uyanıştan sonra hızla uykuya geri dönememe olarak kendini gösterir. Farklı bilimsel modeller aşırı tepkiselliği bilişsel faktörlerin (endişeli olmak gibi) ve nörofizyolojik elementlerin (sinir veya endokrin sistemlerde spesifik reaksiyonlar) bir fonksiyonu olarak açıklar fakat bu modellerin tümü çeşitli stres faktörlerinin aşırı uyarılmaya katkıda bulunma potansiyelini kabul eder. Daha da kötüsü, stres uykuyu etkilediğinde, uyku eksikliği bir kişiyi daha sinirli ve duygusal olarak reaktif hale getirdiğinden aşağı doğru bir sarmal başlatabilir. Uyku sorunlarının kendileri ek bir stres kaynağı haline gelebilir ve yatakta uyanık kalmak için harcanan zaman daha fazla ruminasyona ( tekrar tekrar düşünüp durmaya) ve endişeye neden olabilir. Birlikte ele alındığında, aşırı uyarılma uykusuzluk gelişiminde önemli bir çarktır ve uykusuzluk başladıktan sonra uyku eksikliği daha akut bir aşırı uyarılma duygusunu kolaylaştırabilir.

Stres Her Zaman Uykusuzluğa Neden Olmaz

Stres uykusuzluğu teşvik edebilirken, stres yaşayan herkes uyku problemlerinden muzdarip değildir. Bunun neden böyle olduğuna dair iki ana açıklama vardır.

İlk olarak, tüm stres faktörleri aynı değildir. Stresin doğası, şiddeti ve süresi, kişisel etkinin gerçekten ne kadar hissedildiği konusunda bir rol oynayabilir. Çoğu durumda, çoklu stres faktörlerinin varlığı ağırlaştırıcı bir faktördür.

İkincisi, her birey strese farklı şekillerde tepki verir. Aynı stres faktörü ile karşı karşıya kalsalar bile, bazı insanlar diğerlerinden daha olumsuz etkilenir. Bu, “duygusal reaktivite”, “stres reaktivitesi” veya son yıllarda “esneklik” terimleriyle temsil edilir. Esneklik, bir kişinin stresli dönemlerden sonra adapte olma ve “geri dönme” yeteneğidir. Bu, yüksek esnekliğe sahip bir kişinin asla acı hissetmediği veya üzüntü yaşamadığı anlamına gelmez ancak bu duygular yönlendirebilir ve sağlıklı bir şekilde ilerlenebilir.

Uyku uzmanları esnekliği giderek daha çok uykuya bağlamaktadır. Uyku reaktivitesi kavramı, bir kişinin stresli bir olaydan sonra uykusuzluk semptomlarından muzdarip olma olasılığını temsil eder. Bu hala ortaya çıkan bir araştırma alanı olsa da, çok sayıda çalışma, düşük esnekliğe sahip insanların uykusuzluğa daha yatkın olduğunu ve esnekliği geliştirmeye odaklanmanın ciddi uyku problemlerini önlemeye yardımcı olmak için uygun bir yol sağlayabileceğini bulmuştur. Bazı insanların neden diğerlerine göre daha düşük esnekliğe ve daha fazla uyku reaktivitesine sahip olduğu tam olarak escort avcılar anlaşılamamıştır. Genetik ve uykusuzluk öyküsü arasında bir bağlantı olabileceğine dair işaretler vardır. Cinsiyet ve dış stres faktörlerine maruz kalmanın da uyku reaktivitesini etkilediğine inanılmaktadır. Bu faktörlerin çoğu bir kişinin kontrolü dışında olsa da, uzmanlar neredeyse herkesin esnekliğini artırmak için basit adımlar atabileceğini vurgulamaktadır.